Uzakyol Baş Mühendisler Derneği forumuna üye olabilmek için dernek üyeliği gerekmektedir. Dernek üyeliği önbaşvuru için sitemiz üzerinden başvuruda bulunabilirsiniz.

YDO lu BAŞARILI GİRİŞİMCİLERİMİZ

Başlatan İlhanÖzerdim, Mayıs 16, 2024, 05:06 ÖS

« önceki - sonraki »

İlhanÖzerdim

1975 Yılının yaz ayları. Ayhan Büyüktürkoğlu  (Mk.69), Baş Müh.lik görevini yürütmekte olduğum M/T Garzan tankerine 2.Müh. olarak atandı. Birkaç gün geçmeden aramızda yakın bir arkadaşlık ve teknik bir beraberlik oluşuverdi kendiliğinden. Ben kendisinin makinelere yaklaşımını çok akılcı ve güvenilir buldum ve beğendim. Böyle başlayan ve 6 ay gibi kısa süren beraberliğimiz ömür boyu arkadaşlığımızın ilk fidesi oldu.

Gemimizin Süvarisi dünya tatlısı Kürt Ziya (Ziya Tansev, Gv.36). Ziya Kpt. ile ilk beraberliğimiz 1969'un son aylarında S/S Yozgat gemisinde başladı; şimdi de Garzan tankerinde yine beraberiz. Konuşurken biz birbirimize "Amca" diye seslenirdik. İlk tanıştığımızda böyle bir çağırma biçimini kendisi başlattı ve böylece sürdü gitti. Bu biçim bir konuşma aramızdaki ilişki içtenliğinin derinliğini arttırıyordu; biz Kaptan-Baş Müh. değil, hep abi-kardeştik. Allah Rahmet eylesin; Kendisine saygım ve sevgim büyüktür.

Gemimiz İstanbul'dan kalktı. İzmir'e geldi ve Aliağa Rafinerisine yanaştı. Eşim ve 3 yaşındaki oğlum Ilgaz da benimle sefere katılmışlardı. 2.Müh. Ayhan İzmirli, ben de izmir'li, eşim de İzmirli olarak hepimiz hemşehriliydik. Ayhan Foça'daki anne-babasının yazlığına bizi götürdü, bir gün. Ayhan'ın  babası İzmir Bandosunu  kuran tanınmış bir müzisyendir. Ben ve eşim de uzaktan biliriz. O akşam babasının akordeon ile çaldığı nefis parçalar eşliğinde lezzetli mezelerle rakılarımızı yudumlayarak doyum olmaz bir akşam yaşattı Ayhan bizlere. Büyük beğenimi toplayan o akşam hâlâ belleğimde yerini korumakta.

Aliağa ve Mersin Ataş'tan yüklemeleri tamamlayıp İstanbul'a geldik ve yükümüzü boşalttık, sonra yeni sefere başladık.

Kıç kasarada bulunan zabitan yemek salonunda öğlen yemeğimizi yerken aniden büyük bir patlama sesi duyuldu; sanki gemiye bir bomba düşmüş gibi.  Şaşkınlık anı geçmeden, patlamanın ardından geminin kıçı sert bir biçimde hoplamaya başladı. Tabaklarımızı tutmak zorunda kaldık, yere düşmemesi için. Önce ana makinenin bağlantı cıvatalarının kesildiği, koptuğu sanısı ile makine dairesine koştuk. Çünkü geminin geçmişinde böyle olayların yaşandığını biliyorduk. Makineyi tamamen durdurup, ana makinenin bağlantı cıvatalarını  çepeçevre çekiç yoklamasından geçirdik. Ama hiç kesilmiş cıvata bulamadık. Hepsi sapsağlamdı. Makineyi yeniden çalıştırdık; gemi yine hoplamaya başlayınca, pervanede bir sakatlık olduğu sanısına vardık. 2.Müh. Ayhan ve 3.çarkçıyı filika ile denize indirdik. Tornaçark ile pervaneyi çevirerek  bir sakatlık aramaya koyulduk. Zaten gemi boş olduğu için pervanenin yarısı su dışındaydı. Dört kanatlı olan pervanenin bir kanadının dibinden kopmuş olduğunu gördük. Gemimiz Marmara adası açıklarındaydı ve henüz Marmara denizinden çıkmamıştık. Yani İstanbul'a çok yakındık; İstanbul'a geri dönmeyi önerdim. Ziya Kaptan seferi tamamlamak isteğini ileri sürdü. Olay Mersin yakınlarında bir yerde başımıza gelseydi seferi tamamlamak zorundaydık zaten. Ama İstanbul'un burnunun dibindeydik ve tam yol ile seyir yapamayacağımız da hesaba katılırsa, Tepebaşındaki gazinoda sahneye çıkan dansöz kadın gibi popomuzu hoplata hoplata 8-10 gün sefer yaparsak herkes bize güler düşüncesi ile İstanbula dönmeye karar verdik.

Gemide yedek pervane vardı ve kanadı kopan pervane ile değiştirildi. Ancak yedek pervane brons değil pik idi. Güvertede bağlı duran yedek pervanenin yanından ne zaman geçsem, yedek pervanenin pik olduğunu görür "yahu pervane pikten yapılır mı?" diye kendi kendime söylenirdim. Şimdi anladım ki pik pervane geçici kullanım için yapılmış; nitekim Hollandaya sipariş edilen brons pervanenin gemiye gelmesi 6 ay ya da 1 yıl sürdü. Bu süre içinde pik pervaneyi kullandık. Ama zaman içinde kanat uçlarının arka tarafları korozyondan avuç içi büyüklüğünde oyuklar oluşmuştu.

Anımsıyorum, galiba M/v Kastamonu'da da benzer bir olay oluşmuştu Antalya açıklarında bir kaç yıl sonra. Gemi çarşaf gibi durgun denizi keyifle yarıp, parçalayarak ilerliyorken; o da ne? Gemi sanki suç işlemiş gibi denizi yarmaktan vaz geçiyor ve ağır ağır, bir süre sonra tamamen duruyor. Ama ana makine tam yol çalışmasını da sürdürmekte. Köprüüstü makine dairesine telefon ediyor "gemi durdu, ne oldu" diye soruyor. Mak. Dai. "burada her şey yolunda ve ana makine tam yol çalışıyor" diye yanıtlıyor Vardiya Mühendisi. Ana makinesi tam yol çalışırken duran geminin can filikasını indirerek pervaneye bakmak istiyorlar ama pervane yerinde yok ki; pervanenin yokluğu ile hayal kırıklığına uğrayanlar daha yakın bir inceleme sonucu pervane şaftının şaft kovanı çıkışında kesildiği ve pervane ile beraber denizin dibini boyladığı anlaşılıyor.

Bu olayın beni en güldüren yanı bir gazetede yayınlanan karikatür: "Pervanelerini yitirmemek için D.B.Deniz Nakliyatı ÖNLEM aldı" yazısının altındaki karikatür: Kıçına iri gözenekli büyük bir ağ torba bağlanmış bir gemi; düşen pervaneyi denizin dibine inmeden tutmak için!!!!
 
1976 yılının ilk çeyreği, M/T Garzan 4 yıllık sörvey ve bakım için İstinye Tersanesine bağladı. 2.Müh. Ayhan başta olmak üzere elimde oldukça çalışkan ve yetenekli bir ekip olduğunu ileri sürerek bazı makinelerin (egzost türbinleri ve jeneratörler gibi) sörvey ve bakımlarını Tersane yerine gemi ekibinin yüklenmesini BOD Müdürlüğüne önerdim. Böylece hem daha temiz iş olacaktı, hem de Deniz Nakliyatının onarım masrafları azalacaktı. BOD Müdürlüğü önerimi çok yerinde buldu, uygulanmasına izin verdi. Bu arada ben sadece bir koşul ileri sürdüm: Onarım sonlanıncaya kadar ekibimden hiç bir elemanın çekilmemesini istedim ve kesin söz aldım.

Büyük bir özveri ile çalışmaya başladık.

Çalışmalarımızın  en yoğun olduğu bir anında hepimizi çok çok şaşırtan bir ordine geldi: ekibimin elemanlarından birini başka bir gemiye atama ordinesi; çektikleri eleman sıradan bir kişi olsa neyse ama, verilen bütün sözlere ve garantiye karşın benim en değerli elemanım olan 2.Müh. Ayhan Büyüktürkoğlu için ordine düzenlenmiş. Ordinoyu aldım. Şirkete gittim. Personel Enspektörü kardeşimize durumu anlattım. BOD Müdürlüğüne üst düzey abilerimle yaptığım konuşmayı ve ileri sürdüğüm koşulu söyledim. Yani iyi ilişkilerle sorunu çözmeye çalıştım. Ama arkadaşımız nuh diyor peygamber demiyordu. Daha yukarıdan işi çözümleme girişimine adım atamadan tartışma sertleşti, çirkin kavgaya dönüştü. Benim de tepem attı.  Ordinoyu yırttım fırlattım, attım. "Sen polis zoru ile bile gemiden bir kişiyi cekmeye ben izin vermiyorum" diyerek, vurdum kapıyı, çıktım dışarı gemiye geldim. İşimizi sürdürdük.

Bakım, onarım ve sörvey işleri bitti. Garzan İstinyeden ayrıldı, Kumkapıya demirledi.
Tam o sırada aybaşı; maaşlarımızı aldık; benim ve Ayhan'ın maaşından 3'er yövmiye ceza kesilmiş!!! Ben aldırmadım, ama Ayhan bunu gurur sorunu yaptı ve bastı istifayı.

İşte o istifa Ayhan Büyüktürkoğlu'nun meslek alanında yıldızının parladığı andır.

Önce yabancı gemilerde, sonra Türk Armatörü Eksay Denizcilikte çalıştı. Sonra da kendi şirketini kurdu: TANMARİNE. Gemi onarım piyasasında çok başarılı işlere imza attı.

Ayhan Büyüktürkoğlu yalnız teknik yönden değil, bir çok alanda renkli bir kişidir. Piyano çalar, gitar çalar (babasından geçme gen olsa gerek). Yaşantının en güzel yönlerini iyi değerlendirir ve yaşamın tadını kıskanılacak bir biçimde çıkarır.

Cevdet Işık (Mk.65) MÜGESAN, Ahmet Ötkür (Mk.68) ÇELİK TRANS, Tarık Yılmaz Çelik (Mk.71) ve Emin Saraçoğlu (Mk.74) DENTEK, Suay Umut (Mk.59) DÜNYA DENİZCİLİK, Yılmaz Onur (Mk.75) ONURSAN, Hakkı Sarıkaya (Mk.71) İNTER-MAR, İlhan Önerdem (Gv.75) ANTARES, M. Yusuf Mardin (Mk.69) TURMAR MARDİN DENİZCİLİK.

Yukarıda bir çırpıda aklıma gelen Başarılı Girişimcilerimizden bir kaçını sıraladım.

Bu arkadaşlarımızla ne kadar övünsek, ne kadar gurur duysak yeridir.

Bir YDO mezunu olarak bu arkadaşlarımızı yürekten kutluyorum.

İlhan Özerdim (Mk.53)