Uzakyol Baş Mühendisler Derneği forumuna üye olabilmek için dernek üyeliği gerekmektedir. Dernek üyeliği önbaşvuru için sitemiz üzerinden başvuruda bulunabilirsiniz.

SAUNA

Başlatan İlhanÖzerdim, Mayıs 16, 2024, 05:01 ÖS

« önceki - sonraki »

İlhanÖzerdim

1962'nin  sonbaharı, Koçtuğ Armatörünün S/S Bodrum gemisinde 2. mühendisim. Hamburg limanı rıhtımındayız.

Ankara'da Etibank Maden İşletmeler Şubesinde 1 yıl 3 ay çalışma sonu karada bulunmaktan sıkıldım ve yeniden geniş gözerimli (ufuklu) maviliklere açılma isteğine yenik düştüm; Haziran 1962'de Koçtuğ'da işe başladım.
 
2.Kpt. Metin Leblebicioğlu (Gv. 54). Metin'in yeğeni Vural Onur Gv. 62) stajyer olarak gemide, dayısının yanında. Yeğeni Vural'ın iyi yetişip yetkin bir kaptan olması için Metin Kpt. elinden gelen çabayı esirgemiyordu. Yıllar sonra Stajer Vural gerçekten üstün başarılı, kusursuz ve yetkin bir Kaptan olduğuna onu yakından tanıyanlar tanık olmuşlardır. Metin Kpt.nın bu titiz, buyurgan, baskıcı, hatta acımasız  öğretim uygulaması çaresiz Vural'ın bunalmasına neden oluyor, ama aldığı aile görgüsü ile dayısına hiç ters düşmemeye çalışıyordu. Bu baskılı eğitimden sıkılan Vural kafa dengi bulduğu bana gelir, biraz rahatlamak için içini dökerdi. Ben de onu elimden geldiğince gönendirmeye (rahatlatmaya) çalışırdım. Bu ilişkiler sonucu Vural ve ben çok yakın arkadaş olduk.                                                                                       İçli dışlı beraberliğimiz sürgitti (devam etti). Dayı,Yeğen ikisi de rahmetli oldular.; ışıklar içinde yatsınlar.
Sen Pavli (St. Pauli) eğlence yerinden Vural ile ile beraber bir gece gemiye dönüyoruz. Önümüzdeki Fin gemisinin 2. Müh. ile tanıştık, rıhtımda gemilerin önünde. Finli İngilizce bilmiyordu ama olsun, biz yine de konuştuk rıhtımda ayaküstü. Arkadaşlık mayası iyi tuttu; İş saatinden sonra akşam bizim gemide  içki sofrasına çağırdık Finliyi.

Akşam benim kamarada çilingir sofrasını kurduk. Bir süre sonra Finli arkadaşımızın katılımı ile ben, Vural ve Finli konuğumuzla söyleşmeye başladık; kafalar cilalandıkça söyleşimiz daha derin anlam kazanmaya başladı. "Hangi ortak dil ile konuşuyorsunuz?" diye sormayın; biz de bilmiyoruz.!! Anımsadığımız Finli Fince, Vural ile ben İngilizce ve Türkçe konuştuğumuz gerçeği. Bir de çorbadaki eksik tuzu gidermek için ben söyleşiye Almancayı da katıyordum. Yani anlayacağınız bizim çilingir sofrası derin konuları içeren bir Uluslararası Sempozyuma dönüştü. Sizin nasıl düşleyeceğinizi bilemem ama, şunu içtenlikle söyleyebilirim ki, ben size gülesiniz diye  bir güldürü masalı anlatmıyorum, ama yaşadığımız bir gerçeği betimlemeye çalışıyorum. Hayatta olsaydı Vural da bu konuda benim yanımda yer alırdı.
 
Bir ara Finli gemisine gitti, bizden birkaç dakikalığına izin alarak. Çok gecikmeden döndü. Çilingir soframızı zenginleştirmek için getirdiği bazı Fin mezelerini masaya koydu. Hepsi de tam rakıya eşlik edecek özelikte lezzetli mezelerdi. Bunlardan biri hamsiden de küçük çiğ balıktı; tuzlu salamura balığı değildi. Dümdüz, denizden çıkmış 'ÇİĞ BALIK' idi; pişmiş balıktan daha iyi pişmiş lezzetinde balık. Hem şaşırdık, hem de büyük bir iştahla balıkları yuttuk.

Bir kez de Finli arkadaşımız bizi gemisine çağırdı. Küçük bir aperitiften sonra saunaya girmeyi önerdi bize. Tamam dedik ve Finli arkadaşımıza uyarak soyunduk. Uzakta olmayan, aynı koridorda bulunan hamama donlarımızla girdik. Sağda 3 adet açık duş, soldaki duvarda 3-4 adet lavabo ve aynaları, karşı duvarın sağ köşesinde sauna olduğunu anladığım kapalı bir bölme vardı. Ben lavaboların birinde ellerimi yıkarken aynadan Vural ile Finlinin bir didişmesini gördüm. Finli Vural'ın donunu aşağı çekmeye, çıkarmaya çalışıyor, Vural da buna izin vermiyor ve donu olduğu yerde kalması için uğraş veriyordu. İyi ki don bu çekiştirmeye dayanıklıymış; yoksa don yırtılır her şey ortaya dökülebilirdi. Ben bütün bunları dönüp bakmak yerine aynadan izlemeyi yeğliyordum; sanki aynadan yansıyan görüntü olayın ayıbını daha hafifletecekmiş gibi.!! Vural'ın utanç duygusu baskın geldi ve Finli donu çıkaramadı. Başarısız kalan Finli kendi donunu çıkartarak saunaya girmenin kuralını açıklamada başarılı olabildi ancak ve Vural kendi özgür istenci ile donunu çıkardı. Bunları büyük bir ilgi ve karmaşık duygularla izleyen ben hiç bir sorun çıkarmadan kurallara uyum göstererek, vurdumduymazlıkla donumu çıkardım ve saunaya girdim.

Saunanın duvarları kabarık iri ağaç kütükleri ile kaplanmış, duvardan duvara yerleştirilmiş tahtaların üzerinde de oturuluyor. Oldukça küçük olmasına karşın biz üç kişi rahatça oturabildik. Bir kenarda elektrikli ısıtıcı ve üzerinde yeşilimsi taşlar vardı. Bir leğen içinde bulunan suyu kepçe ile bu kızgın taşların üzerine döküyordu Finli ara sıra. Kızgın taşların üzerine atılan su anında renksiz, saydam kızgın buhar oluyor ve saunanın iç sıcaklığını 95 derecede tutuyordu. Bu yüksek sıcaklık bizi buram buram terliyor, burun deliklerimizin iç yüzeyini yakıyordu.

Böylece bir süre geçtikten sonra kapı birdenbire açıldı; o da ne? Genç, sarışın ve çok güzel bir kız kapıda, bizlere biraz şaşkınlıkla bakıyor.!!! Üzerinde bornoz var ama kızın her yerini örtebilmiş değil. Zaten Finlandiyada kaçgöç pek önemsenmediği için saunaya gelirken kızın bu görüntüsü doğal karşılansa da bizim (Vural ve ben) aniden gözlerimiz fal taşı gibi açıldı, beynimizde şimşekli fırtınalar oluştu. Finli ile Finli kız arasında kısa bir konuşmadan sonra kız sıcak bir gülücükle kapıyı kapayıp gitti. Besbelli aralarında yer yokluğu konuşuldu ve kız daha sonra gelmek üzere gitti. Kız geminin Telsiz Zabitiymiş.
 
Biz konuğuz, bize düşmez ama Finli ev sahibinin ayağa fırlayıp, afrodit güzelliğine "buyurun Hanımefendi" diyerek yer vermesi gerekirdi. Sauna üç kişilik olsa da biraz sıkışarak dördüncü kişiye de yer açılabilirdi. Finlinin oturduğu yer pek uygun olmasa da Vural ile benim aramda bu yeni konuğa yer açılabilirdi; o zaman sauna çok sıcak bir kıyafet balosu görünümünü alır ve ısıyı arttırmak için artık sıcak taşlar üzerine su dökmeye gerek kalmazdı. Çünkü bu yeni konuğun aramızda bulunuşu ısı artışını tepe yaptıracağından, sauna 95 derecenin altına hiç düşmeyecekti.

Sanatla akraba olan güzelliğin karşısındaki Finli 2. Mühendisin bu duyarsızlığına o zaman ben çok yazıklanmıştım.
 
Böylece sauna çağrısı dramatik bir son ile bitti.

İlhan Özerdim