Uzakyol Baş Mühendisler Derneği forumuna üye olabilmek için dernek üyeliği gerekmektedir. Dernek üyeliği önbaşvuru için sitemiz üzerinden başvuruda bulunabilirsiniz.

M/V KUTUP YILDIZI

Başlatan İlhanÖzerdim, Haz 21, 2024, 09:29 ÖÖ

« önceki - sonraki »

İlhanÖzerdim

Reşit Kalkavan Şirketinin Kutup yıldızı gemisi ile Cezayir'deyiz. Mersin için Fosfat yüklüyoruz, 1988 yılı Mart ayında. Gemide YDO'dan iki kişi var; biri ben öbürü Süvarimiz Orhan Kaptan (Orhan Yılmaz, Gv.68), öbür zabitler hep ameli.

Babasının şirketinin başına geçen Kpt. Çetinkaya Kalkavan sınıf arkadaşı olan Orhan Kpt. İle okuldan beri yakın arkadaşmışlar. Orhan Kaptanın önerisi ile Reşit Kalkavan Şirketine Teknik Müdür olarak çağrıldım. Fakat Şirkette işe başlamadan önce M/V Kutup Yıldızı İle Cezayir seferine katılmam gerekti.
 
Gemiyi gırtlağına kadar yükledik, armatör çok para kazansın diye. Yakıtımız Mersine kadar yeterli olmadığı için yolumuzun üzerindeki Girit'ten almayı planladık. Daha yakın olan İtalya'dan da yakıt alabilirdik ama gemi İtalya'da hacizli olduğu için İtalya limanlarına girme olanağımız yoktu. Niçin Cezayir'den almadığımız sorulabilir; alamazdık, alırsak gemi aşırı yüklü (overload) olurdu.
 
Kalkışımızın ertesi günü içinde 20 ton yakıt bulunan tankımızda iskandilin 3.5 metre olduğu haberi geldi. Hepimiz şaşırdık; dabılbatım (double bottom) tankının yüksekliği 90 sm. kadar bir şeydir. Yani tank yakıtla tam dolu olsa (ki bizim sadece 20 ton yakıtımız olduğunu biliyoruz) iskandil 80-90 sm. götermesi gerekir; bu 3.5 metre neyinnesi? Doğal olarak fazla kafa yormaya gerek yok; geminin dibi delinmiş ve tank deniz suyu ile dolmuş. İyi de, bizim makine suyla çalışmıyor ki!!!  Tankta mahsur kalmış olan yakıtı kurtarmanın çaresini aramaya başladım. Önce yakıt aktarma pompası ile suyu denize basıp, yakıta ulaşınca onu başka bir yakıt tankına almaya çalıştım. Ama başaramadım. Çünkü pompa tanka giren suyu yenemiyordu; sadece 3.5 metre olan iskandil pompa çalışırken 2.5 metreye iniyor ve orada kalıyordu. Başka bir çareyi denemek üzere, yakıt aktarma pompasını makinedeki yerinden söktürüp güverteye aldırdım. Tankın hava kaçıntı borusunu söktük. Yakınına pompayı  sıkıca bağladık. Pompanın alıcısına esnek bir boru bağlayıp, hava kaçıntı borusuna soktuk. Pompanın vericisini de başka bir yakıt tankının hava kaçıntı borusuna sallandırdık. En yakın biinr vcin elektrik donanımından pompaya hat çektik.  Pompayı çalıştırıp, gıdım gıdın yakıtı sağlam tankımıza aktardık. Bon burnuna kadar yakıtımızın tamamını özgürlüğüne kavuşturduk. Bütün bu çalışmalar süresince hava fırtınasız ve deniz çarşaf gibi olması da ayrı bir şanstı. Bu dingin hava Sicilyaya kadar sürdü. Fakat Mataban denizine açılınca çok kötü bir hava yüzünü gösterdi. Altımızda nasıl bir delik olduğunu bilmemek bizi endişeye sürükleyen etkendi. Bir saçın bir bölümü paslanıp eriyerek bir delik açıldıysa, bu korkulacak bir sorun yaratmayabilir. Ancak bu bir saç yırtılması ise, bu ağır denizler yırtılmayı hızlandırıp geminin ikiye bölünüp batması olasılığı bizi korkutuyordu. Bu kuşkunun etkisi altındaki gemi personeli değil uyumak kamaralarına bile girmediler, sırtlarında can yelekleri güvertede dolaşmayı yeğlediler. Doğal olarak ben de can yeleğimle güvertedeydim. Ben bu duruma 30 saat kadar dayandım. Bitkin duruma düşünce girdim kamarama, fırlattım attım can yeleğini bir tarafa, vurdum kafayı yattım yatağa. Hemen uyumuşum. Uykuda ölmek ayakta ölmekten daha kolay olacağını düşünmüştüm.

Sabaha karşı yattığım uykudan öğlen 12 sularında uyandım. Baktım ölmemişim, üstelik gemi çok rahat, hiç sallanmıyor. Merakla lombozdan dışarı baktım. Girit'e gelmişiz, yakıt alacağımız limana girmekteyiz. Bir ohh çektim, gerginliğimi attım, gevşedim.

Mersine girdik. Yükü boşalttık. Dalgıç Hayriyi çağırdık. "İn bakalım aşağıya, bu delik nasıl bir delikmiş, gör ve bizi bilgilendir" dedik. Hayri "bir lira çapında bir dellik. Ben onu şimdilik tıkadım. Siz de suyu basıp tankı boşaltırsanız tapa dış suyun basıncı ile yerine daha iyi yerleşir" dedi. Hemen tankı denize dastık. 1 TL. çapında deliğin bizde yaşattığı korkuya hayıflandık.

İstanbula geldik. Şirketin Akıl Hocası Kaya Kpt. (Kaya Demirsoy, Gv. 50) tanka girip deliğin bulunduğu bölmeye oldukça kalın bir beton attı. Gemi bu şekilde seferlerini sürdürdü. Havuz zamanı gelince  2x8 m  boyutundaki çürük saç yenilendi.

Mk. Enspektörlüğü görevini yüklendiğim Reşit Kalkavan Şirketinin 3 gemisi vardı: M/V Kutup Yıldızı, M/V Denizatı ve gemilere yakıt veren küçük bir koster M/T Reşit Kalkavan.

1990 yılında Şirket Norveçlilerden 35 bin tonluk bir yük gemisi aldı. Adını "Hacı Reşit Kalkavan" koydu. Gemiyi Dunkerkque limanından Orhan Kpt. İle ben teslim aldık. Karadaki işlerim hafif olduğu zamanlarda Orhan Kpt. İle beraber bu gemide sık sık Baş Müh. görevi ile sefere çıkardım.

Şirketten 1993 Ocağında ayrıldım.