Röportajlar
Hocaların Hocası Fahrettin Küçükşahin
Talebelerimi toplasam 20 bini falan geçti. Mühendis, kaptan, makine mühendisi, gemi inşa mühendisi....
- Hocam sizi tanımayan mezunumuz yoktur ama adettendir kısaca kendinizi anlatır mısınız?
* Aslen Trabzon Vakfıkebir’denim. İstanbul doğumluyum ama ailem oralı. Ben Pertevniyal Lisesi mezunuyum. Okulumla da gurur duyarım.
Yüksek Denizcilik Okulu ilk öğrencilerini 1947-1947 eğitim öğretim yılında kabul etti. YDO’ya 1947 yılında müracaat ettim. Güverte bölümüne kayıt olmak için bir dilekçe yazdım.
O zamanki baş muavinimiz Necati Bey “Oğlum senin matematiğin, fiziğin ve kimyan çok iyi sen mühendis ol” dedi. Ben de tamam dedim ve güverte bölümünün üzerine çizgi çekerek makine yazdım. Böylece makine bölümüne girdim.
- Hocam okulumuz YDO iken önce Deniz Kuvvetlerine bağlı DYO daha sonra İTÜ Denizcilik Fakültesi oldu. Bu 3 süreçte de siz görev yaptınız nasıl değerlendirirsiniz?
* 1950 li yıllarda okulun öğretim kurulu toplantısına “okulumuzun akademi olması” konusu getirilmişti. Kuruluşumuz yüksek okul ama biz olduğumuz yerde kaldık.
Çalışmalar başladı seneler sürdü bir kanun yasa tasarısı meclise geldi mecliste sıraya girdi kanunlaşmaması için hiçbir sebep yoktu. Ben o dönemde okul müdürüydüm o sırada Boğaziçi Üniversitesi ile her konuda anlaşmıştık. Boğaziçi Üniversitesinde Rahmetli Erdal İnönü var. Erdal İnönü heyetle geldi biz heyetle gittik. Sadece Meclisten geçip onaylanacak yasayı bekliyorduk ki şimdi adını açıklayamayacağım bazı kişilerin gayretleriyle meclisten bu karar geri çekildi. Toplantı yapıp ittifakla Boğaziçi Üniversitesini istemiştik. Pazartesi bu karar alındı Çarşamba işlerin değiştiğini öğrendim. Bu dünyanın hiçbir yerinde olmayacak bir iştir. Benim gözümde Türk denizciliğine yapılmış belki en büyük kötülüktü. Neyse, artık bunları soğutmak lazım.
Daha sonra da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bir şekilde okulu bünyesine kattı ve DYO süreci başladı.
YDO İken eğitim kalitesi gerçekten çok yüksekti bugün bir daha aynı okul maalesef kurulamaz gibi geliyor bana. Ancak bazı ekonomik zorluklar yaşanmıyordu değil. Son yıllarda bu biraz daha artmıştı.
Okulun askeriye ye bağlanmasının da artıları olmadı değil.
Öğrencilerin yatılı hayatı tekrar düzene girdi iaşe kıyafet gibi tüm destekler zaman içinde sağlandı. Hiyaraşik düzen de kuruldu ama eğitim konusunda ileri gidemediler. Oysa ellerinde çok daha fazlasını yapacak imkanları vardı. Konularında çok değerli hocaları getirdiler ders vermeleri için ama hiçbirinin denizcilikle alakası yoktu.
Bir süre sonra da okul İTÜ ye teslim edildi. Bu aşamada bu camiaya emek vermiş kişilerin, denizcilik örgütlerinin görüşleri alınsa daha iyi olurdu. Okul artık fakülte ama eğitim konusunda asla bir YDO olamadı. İTÜ, Denizcilik fakültesine maddi olarak ta pek destek olmuyor. Her şeyi mezunlarımız kendileri bir araya gelip yapıyorlar.
Okulumuz 1884’te kurulduğundan bu yana yatılı ve üniformalı bir okuldu. Şimdi de olması gereken o. Disiplin için bu çok önemli. Ancak yatılılık gelirse de sıkıntılar var.Uzun zamandan beri yatılılık işlerinde kimse çalışmıyor. Tecrübelerimiz eskidi. Yapabilir miyiz? Yatılı olmadığı takdir de denizcilik fakültesi mezunlarından fazla bir şey istemek mümkün değildir. Benim dönemimde ağabey kardeşlik ilişkisi de çok ileriydi. Mesela yemek vakti birinci sınıflar başta tüm sınıflar yemekhaneye girer, herkes masasının başında ayakta dururdu. Dördüncü sınıflar gelinceye kadar beklenirdi. Dördüncü sınıf öğrencileri gelir, “buyurun” der yemek öyle yenirdi. Yemek biter, herkes hazır vaziyette bekler, büyük sınıf öğrencisi müsaade eder ve yemekten kalkılırdı. Böyle bir düzen vardı. Abiler kardeşlerini çok sever, kardeşler de büyüklerine hürmet ederdi. Bunun aksi hiç olmamıştır.
Zamanında okulun fakülte olması için en çok uğraşan kişilerden biriyim ama bugüne baktığımda acaba eski haliyle kalsa mıydı diye düşünmeden edemiyorum.
- Deniz hayatınız nasıl geçti? Ne oldu da Hoca olmaya karar verdiniz?
* Mezun olan arkadaşlarım hemen askere gittiler. Biz de 4 ay sonra gittik. Askerlikten sonra 1959’a kadar gemilerde çalıştım. Dünyanın dört bir yanını dolaştım. 1959 yılında okula döndüm. Denizcilik çok zor ama çok da güzel bir meslek. Okula döndüğümde Allah kendisine gani gani rahmet eylesin, müdürümüz ki kendisi aynı zamanda Yüksek Öğretim Genel Müdürü ve Milli Eğitim Bakanlığında Talim Terbiye Kurulu üyesi Nurettin Boymar beni çok severdi. Bir gün bana, “Sen okula dön seni ABD’ye göndereceğim” dedi. Ben de okula döndüm. 1960 yılında ABD’ye gitmek için seçildim.
O dönem Amerikan üniversitelerinin biri Kings Point askeri okul, diğerleri ise özel okul. Ben Kings Point’te ve George Town Üniversitesi’nde 20 ay İngilizce eğitimi aldım. O eğitimin bir hoca olarak çok önemli olduğuna inanıyorum. 1962’de yurda döndüm Şubat ayında. 1959’da başlayan öğretmenlik hayatım uzun yıllar devam etti. En son Öğretim görevlisi olarak İTÜ Denizcilik Fakültesi’nde görev yaptım.
Şöyle bakarsak,
1980 yılında Yüksek Denizcilik Okulu’nun müdürlüğüne tayin edildim.
Türkiye Denizciler Sendikası’nda Eğitim Koordinatörü olarak 8 yıl çalıştım öğretmenlik devam ederken.
Deniz Harp Okulu’nda öğretim görevlisi olarak,
Yıldız’ın mühendislik fakültesinde öğretim görevlisi olarak,
Kocaeli Mühendislik Akademisi’nde Hoca,
Zonguldak Maden Fakültesi’nde Hoca,
Cağaloğlu Mühendislik’te Hoca olarak çalıştım yıllarca.
Birçok da okulum var. Hep davet edildim
Okuttuğum her dersin kitabını yazmışımdır. Toplam 58 kitabım var.
Talebelerimi toplasam 20 bini falan geçti. Mühendis, kaptan, makine mühendisi, gemi inşa mühendisi.
- Amerika da eğitim aldığınızı söylediniz. Oradaki eğitim nasıldı?
* Amerika’daki okullarda disiplin çok fazla. Orada büyük sınıflar küçük sınıftan bir şey istediğinde, küçük sınıftaki “emredersiniz sör” der. O sevginin, bağın, itaatin olması gerekli. Bizim eski dönemlerimiz de buna benzerdi. Orada gece 11’de yatıyorsunuz, sabah 5.15’te giyinmiş, tıraş olmuş kapının dışında hazır vaziyettesiniz. Geliyorlar sizi kontrol ediyorlar. Kıyafetiniz, ayakkabınız, şapkanız, çorabınız ne vaziyette diye. Sabah 5.15’ten gece 11’e kadar ayaktasınız ve de senede 48 hafta ders yapıyorsunuz.
- Hocam teknoloji değişiyor ve makinalar artık çok daha fazla elektronik kontrole geçiyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz
* Bir Mısırlı bilim adamı diyor ki eğer teorinin yanında operasyon yoksa o eğitim eğitim değildir. Bizim zamanımızı düşünüyorum her şeyi biz yapıyorduk. Ama şimdi gemilerde sabah 8 de makine dairesinin kilidi açılıyor saat 5 te kilitliyorlar gece garibim kendi kendine gemiyi götürüyor. Bu bile bizim mesleğimizle bugünkü mesleğin birbirinden çok farklı olduğunu gösteriyor.
Beygir gücü formülleri var. O formülleri iyi analiz ederseniz makinenin gücünü arttırmak için yapılabilecek başka hiçbir şey kalmadığını görürsünüz. Kocaman camshaft ortadan kalktı. Makinenin parçaları azaltıldı sırf ağırlıklar ortadan kalksın diye. İşte bu durumda da elektronik işçin içine girecek.
Okul Askeriye’ye bağlandığında müfredata ekletmek için komutanlığa 2 şey önerdim bir tanesi elektroteknik bir tanesi de otomasyon. Onları daha sonra koydular ama Hocalar Boğaziçi Üniversitesinden geldi. Adamlar gemiyi hiç görmemiş. Teori var ama operasyon yok. Mısırlı bilim adamının söylediğinin tam aynısı.
Çok farklı dönemdeyiz. Gün geçtikçe daha da farklı olacak. Elektrik işin içine daha tam girmedi. Girdiği zaman çocuklarımızı o bilgiyi de alacak şekilde yetiştirmek lazım. Anlattığım bir hikaye var çocuklara, kondenserin kapağını açıyoruz kapak ağır, raylar var conta yırtılıyor. Conta yırtılınca da en sevmediğim şey conta yapmak. Kocaman üstelik ölçüler büyük. Neyse yapıyoruz bağlıyoruz şimdi ne sürüyorsunuz? Molikot. Biz molikotu nasıl yapıyorduk biliyor musun? Karbon tozu ve makine yağını belirli oranlarda karıştırıp somunların dişlerine ve civatalara onu sürdüğünüz zaman 2. Sefer açtığınızda ne conta yırtılır ne de cırlar size. Bu çocukların çok hoşuna gitti. O tozu nerden buluruz diye sormaya başladılar.
Evet eğitim farklı olmalı ve hocalar birkaç dersi anlatabilecek yetenekte olmalı. Hocalarımızı da öyle yetiştirmeliyiz. İşlerini sevmeliler. Benim zamanımda hocalarım haftanın birkaç günü okulda yatardı, işlerini çok severlerdi. Öyle yetiştirmek lazım. Beni aldın çoook uzaklara götürdün.
- Son olarak, Uzakyol Baş Mühendisler Derneğimizi Kurduk bu konuda bize ne tavsiyeleriniz olur?
* Bana aylar evvel İlker Meşe gelip bu konuyu anlatmıştı ve beni de aktif olarak görmek istediğinizi söylemişti ama benim artık o kadar enerjim yok. Kendisine de bunu söylemiştim. Sonra takip etmemiştim süreci demek ki kurmuşsunuz hayırlı olsun.
Üye sayınızın çok olması lazım güçlü olmanız lazım tabi ki yapılacak çok şey vardır. Üstelik anladığım kadarıyla bu dernek sadece YDO mezunları değil tüm Baş Mühendisleri kapsıyor.
Bu bence iyi. Bölünmeyin ve bir olun. Yaz bitsin bir ara sizleri kontrol etmek için mutlaka bir program yaparız.
- Hocam bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Tavsiyeleriniz her zaman bizler için çok değerli olacaktır en kısa zamanda tekrar görüşmek üzere size sağlıklı huzurlu güzel bir Bayram geçirmenizi diliyoruz
* Bende hepinizin bayramını kutluyorum, başarılar diliyorum.